Dar’ul bekaya göç edenler, geride bıraktığı güzel eserlerle yâd edilirler. Özellikle büyük teşkilatlarda bir döneme damgasını vurmuş olan şahsiyetler o teşkilatlarda ölümsüzleşirler. Erol ağabey de sendikal mücadelede “özgün duruş” sergileyerek özellikle teşkilatımızın demokratik teamülleri içselleştirmesi ve ilmik ilmik inşasında; önden yürüyüp yol açmasıyla büyük bir iz bırakmıştır.
Büyük bir teşkilatın kendi kökleri üzerinde doğrularak boy verdiği bir dönemde teşkilatın başında bulunan biri olarak kimi zaman söylemiyle ve eylemiyle kimi zaman kalemiyle yoğun okumalarından damıttığı büyük dokumalar yapmıştır. Bugün Türkiye’nin büyük bir sivil organizasyonuna dönüşen ve en etkin demokratik örgütü olan sendikamızın omurgasının dik durması, gövdesinin büyümesi ve kılcal damarlarındaki akan demokratik kanın devridaim etmesinde şüphesiz Erol ağabeyin çok büyük emeği vardır.
Yazdıklarını yaşayan, yaşadıklarını da yazan teşkilatçı Erol ağabey “Bir Aksiyoner Olarak Sendika Yöneticisi” yazısında aksiyoner bir sendika yöneticisinin portresini çizer; O sendika yöneticisi, “Bir lider olarak gündemi takip etmeli, entelektüel birikim elde edecek çabaların içerisinde olmalıdır. Bunun için entelektüel birikimi besleyecek bir çevre peyda etmelidir. Bu çevreyle haftalık bir iki saatlik bir sohbet halkası oluşturmalı. Bu halkada tarihi, edebiyatı, ilahiyatı, sosyolojiyi, güncel siyasal ve ekonomik gelişmeleri yorumlayabilecek arkadaşların bulunması sağlanmalı. Bu arkadaşların aynı meslekten olmaları gerekmez. Hatta farklı mesleklerden olmaları daha avantajlıdır. Öğretmen, avukat, doktor, esnaf, siyasetçi, imam, sanayici, gazeteci gibi kişilerden oluşmalıdır” diyordu.
Kendisi durumsal davranmalardan uzak, kurumsal düşünmeyi öğretmişti bu teşkilata; “Verilen sözler, yerine getirilmesi mümkün olan konularda olmalıdır. Bir sendikacı asla yerine getirmesi mümkün olmayan sözler vermemeli. Gerçekleşmesi mümkün olmayan vaatler, kişiyi yıprattığı gibi kurumun güvenirliliğini de ortadan kaldırır. Sendikacı sendikal taleplerle kendini yükümlü saymalıdır. Sendikal isteklerin dışındaki taleplerin önünü kapatmalı. Bu tavır kısa vadede sıkıntı yaşatıyor gibi olsa da uzun vadede hem sendikayı, hem de sendikacıyı rahatlatacak, sendikanın kendi sorumluluklarına yoğunlaşmasını sağlayacaktır.” diyerek sendikacılığın kısa mesafe koşuculuğu olmadığını sendikacının maraton koşucusu olması gerektiğini vurguluyordu. Davalar taleplere boğulmuş maslahatlarla değil ömür vakfetmiş soluklarla beslenir diyordu adeta.
‘Teşkilatçı kararlı olmalıdır.’ diyordu. Tıpkı kendisi gibi. Ortak akıl mitinglerinden hatırlıyorum. Başörtüsü eylemlerinden hatırlıyorum. Teşkilat toplantılarında mikrofonu eline alınca teşkilat sabırsızlıkla ağzından çıkan cümleleri beklerdi. Cümleler döküldükçe teşkilat mensuplarını sarar ve sarsardı. Kararlılığı, düşünsel derinliği, inandığında asla taviz vermemesi Eğitim-Bir-Sen’e çok şey kattı.
Dost sohbetlerinde sendika yöneticilerinin vasıflarını sayarken sendikacı öncelikle nitelikli ve donanımlı olmalıdır, diyordu. “Sendikacı; birikimli olmalı, sendikal kültürü edinmelidir. Sendika nedir, sendikacılığı doğuran sebepler nelerdir, ne zaman, nerede, nasıl başlamış, ülkemizde ve dünyada sendikal örgütlenmelerin tarihçesini bilmelidir” diyordu. “Sendikaları diğer sivil kuruluşlardan ayıran yönlerini, sendikacıların sorumluluklarını, sendikal kavramlar ve sendika literatürünü besleyen bilgilerle donanmalıyız” diyordu.
Teşkilat yöneticilerine düşkündü; Ağrı şube yöneticimiz Salih Akdoğan’ın vefatı üzerine yazdığı yazıda teşkilat yöneticilerine düşkünlüğü ve duygusallığı kendini ele veriyordu. “Sanki yüreğime bir anda bir loğ taşı çöktü… Salih bizlerden uzaklaşmış; bizleri, onu sevenleri terk etmişti. Babamın ölümüyle, öğrenmiştim; ölenin yaşını sormamayı. Her ölümün erken ölüm olduğunu tatmıştım. Ama… Ama işte, Salih’inki…” kelimelerin nasıl düğümlendiğini görmek mümkündü yazısında. Eylül ayının bir sabahında onun vefat haberini duyunca kendisinin ifadesi ile yüreğimin üzerinden bir loğ taşı geçmiş gibi hissetmiştim. O sabah her bir teşkilat mensubuyla görüştüğümüzde aynı duyguyu taşıdıklarını hissetmemek mümkün değildi. Her ölüm gibi erken gelen bu ölüm yüreklerde koca bir sızı bırakmıştı.
Şairin deyişiyle “Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli… Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!”
Mekanın cennet olsun Erol ağabey…
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
Emek varsa başarı vardır
Mutfak yangın yeri
Sağımızdaki yalanın gerçeği örtme çabası
Bir vakıf insanı, sendikacı Mithat Sevin
Eğitim çalışanlarının güçlü sesi, genel yetkinin değişmeyen adresiyiz
Sendikacılığın hokkabazları
Umudu yeryüzüne aşılamak için daha fazla gayret
Kitabın, davanın, vefanın hakkını veren adam: Erol Battal
Ne rakipsiniz ne de refik
Devlet yalan söylemez!
Destanımıza yeni bir sayfa daha ekledik
Popüler kültürün kutsallarına kurban verilecek hayatlarımız yok
Her başlangıç yeni bir ruh, yeni bir heyecandır
Uluslararası sempozyumumuzun ardından
Sabır, dayanışma, direniş, kararlılık, alın teri...
İlimle yönetemeyen, zulümle yönetir
İyilik örgütlü gücümüzle kazanacak
Gelecek sizinle daha iyi olacak
Truva atı ya da beşinci kol faaliyetleri
Bir halk destanı: 15 Temmuz
Gelecek günler daha güzel olacak
Türkiye Buluşmamızda yapay sınırları aştık
Öze yeni bir yolculuk zamanı
Seçimimiz Kumpasları Bozmalı
Kararlı mücadeleyle güçlü Kazanımlar
İLKSAN'da Zorunlu Üyelik Dayatmasına Nokta Koyduk
Destanlarımıza destan ekleyen lider kadrolara selam olsun
Yeniden Bismillah
Adım Adım Yükseköğretim Tazminatı Mücadelemiz
MEB'in 'I am Sorry' Deme Lüksü Yok
Y.U. Sendikacılığı
Yönetmelik Durdurulduğunda Atanmışlar Yürür mü?
Özgür Üniversite ve Örgütlenme
Kariyer Basamakları Bariyer Basamaklarına Döndü
Özür Durumuna Bağlı Yer Değişikliği ve Yargı Kararları
MEB Hatasından Dönmelidir
MEB Mevsimsel Norm Güncellemesinden Vazgeçmelidir
Nerden Baksan Haksızlık Nerden Baksan Tutarsızlık!
MEB’e Acil Reçete
Üniversitelerde Özgürlük ve Özlük için Örgütlenme
Tahriklere Gelmeden Kararlı ve Sabırlı Olacağız
Yeni Bakan Avcı’nın Eğitimde Önceliği Ne Olmalı?
Öğretmenler; Ömer’in, Merhamet ve Adaletini Bekliyor
Resen Atamalarda da 40 Bin Defa Düşünüldü mü?
Yeni Yılda da İnşa Sürecinin Öncüsü Olacağız
Sorun Yaşayanda mı Yaşatanda mı?
Yeni Bir Medeniyetin İnşası ve Öğretmenin Değeri
Bu Kez Yanılmak İstiyoruz!
Toplu Sözleşme Süreci ve Üç Cephede Mücadele Etmek
Hükümet ‘Yunanistan’a Döneriz’ Edebiyatından Vazgeçmelidir
Kesintili Eğitim ve Manipülatif Yaklaşımlar
Anadolu Liselerine Öğretmen Seçimi Sınavına Girilmeli Mi?
Yolun Açık Olsun Yusuf Ziya Özcan Hoca
Ek Ödemede Eğitimcilerin Muadili Kim?
Köklü Değişim İçin Yeni KHK’lara İhtiyaç Var
Değişen Paradigma ve Hak Arama Kültürü
Son Toplu Görüşme’de Konfederasyonumuzun Kazanımları!
Usuls
Garip Bir Dava ve Sonrası…
Danıştay ve İsviçre’de Minareyi Yasaklayan Zihniyet!
18 Kasım Çarşamba Günü Meydanlardayız!
Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçimi
Öğretmenlerin Beklediği Yönetmelik
Hedefe Emin Adımlarla!
Bu Yanlış Uygulamayla Nereye Kadar!
Öğretmenim! Bu Bir İLKSAN Hikayesidir
Kadro Sözü Üzerinden Bir Yıl Geçti
Sürekli Değişen Kurallar Hukuki Güvenceyi Zedeliyor
İlkemiz
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ